‘Venüs’ün Doğuşu’ Tablosu Neden Bu Kadar Popüler?
Sandro Botticelli’nin 1485 yılında yaptığı Venüs’ün Doğuşu -ilk adı ‘Venüs’ün Doğuşu’- dünyanın en ünlü ve sevilen tablolarından biridir. Ama neredeyse dört yüz yıl boyunca kimse bu resmin iyi olduğunu düşünmediği için görmezden gelindiğini söyleyebiliriz. Peki ne değişti ve bu tabloya bakış açıları nasıl tamamen değişti? Gelin bu dünyaca ünlü tablonun hikayesini öğrenelim…
Kaynak:https://twitter.com/kültüreltutor/sta…
Dünyanın en sevilen tablolarından biridir: Venüs’ün Doğuşu! Değeri uzun süredir bilinmeyen bu tablonun hikayesini biliyor musunuz?
Gerçek adı Alessandro di Mariano di Vanni Filipepi ama biz onu Sandro Botticelli olarak tanıyoruz.
Sandro kuyumcu dükkânında çıraklık yapmak yerine resim yapmayı seçtiğinde, babası onu o dönemde Floransa’nın önde gelen ressamlarından biri olan Fra Filippo Lippi’nin yanına gönderdi.
Başlangıçta Filippo Lippi’nin tarzından etkilense de kısa sürede kendi tarzını bulmaya başladı.
1481’de Papa Sixtus IV, Botticelli’yi diğer önde gelen ressamlarla birlikte Roma’daki Sistine Şapeli’ni dekore etmesi için görevlendirdi. Bu prestijli etkinlik, Botticelli’nin artan prestiji hakkında bize çok şey anlatıyor.
Ancak Botticelli, kendisini kilise ve şapel çizimleriyle sınırlamadı. Ayrıca Yunanistan ve Roma’nın klasik dünyasından da büyülenmişti.
Botticelli’nin meşhur olduğu bir diğer konu da Meryem Ana ve bebek İsa resimleriydi. Pastel tonlara, gösterişli kumaşlara ve çiçeklere olan sevgisini bu resimlerde açıkça görebiliriz.
Ancak Botticelli’nin tarzı 1490’larda değişti. Floransa’nın bu çalkantılı döneminde sanatı da basitleşti.
Botticelli’nin bir anda tarihten silinmesinin nedeni bu üç adamdı: Leonardo, Michelangelo ve Raphael.
Gölgede bırakmasaydı ne yapardı? Botticelli’nin Sistine Şapeli’ndeki resimleriyle, Michelangelo’nun otuz yıl sonra aynı yerde çekilmiş fotoğraflarıyla karşılaştırılması bunu haklı göstermeye yeter.
1800’lerin sonlarında Botticelli, bugün bildiğimiz o ünlü ve çok sevilen ressam haline geldi.
Pre-Raphaelciler (Pre-Raphaeloism) olarak bilinen bir grup İngiliz ressam, Botticelli’de Raphael, Leonardo ve Michelangelo’da eksik olan bir şey gördü.
Botticelli’nin ‘La Primavera’sına baktığımızda Orta Çağ’ın esintilerini, şeffaf ipekten yapılmış zarif elbiseleri, meyveleri ve çiçekleri görürüz.
Klasik mitolojiden Raphael’in sahne resmi olan ‘The Triumph of Galatea’ya baktığımızda Pre-Raphaelite’lerin ne demek istediğini anlayabiliriz.
Leonardo ve Michelangelo çok başarılıydı ama ikisi de romantik değildi. Botticelli ise Orta Çağ’daki saray aşkı kavramından miras kalan bir romantizm biçimini tasvir etti.
Botticelli: Yüzyıllarca unutulmuş, Yüksek Rönesans’ın devlerinin gölgesinde kalmış bir ressam. Ama o dev isimlerde olmayan bir şey vardı, o da Botticelli’nin eşsiz aşk ve gizem vizyonuydu…